Yüzyıllardır insanların başına bela olan bir hastalık olan ve genetik / ailesel olarak aktarıldığı yapılan pek çok çalışmalar ile gösterilmiş olan varis, kılcal damar artışı, derin venöz yetmezlik gibi isimlerle adlandırılan hastalıkta yıllar geçtikçe yeni tedavi protokolleri, özellikle insanların işgücü kaybını azaltan ve günlük hayatlarından ödün vermeden ameliyatsız tedavi yöntemleri hızla yayılmaktadır.
Öncelikle varis hastalığından ve bu hastalığın bir başka evresi yada genel tanımlaması olan venöz yetmezliğinden biraz bahsetmek gerekir. Venöz yetmezliği olarak adlandırılan durum, venlerde (toplardamarlarda) oluşan esneklik kaybına bağlı oluşan ve yıllar içerisinde kişiler ayakta kaldıkça yada bacaklarda sabit pozisyonda kalmaya bağlı basınç artışı sonucu oluşan damarın esnemesi ve venlerde bulunan bir nevi valf görevi gören kapakçıkların esnekliğini kaybederek geriye kaçış mekanizması yaratmasıdır. Venöz yetmezliği hastalığının görünür vaziyete gelmesi sonucu, ciltten de görünür hale gelen ince kıllar damarlar ve pake olarak adlandırılan varisler ortaya çıkar.
Hastalarda bu ortaya çıkan varisler ve kapakçıklarda oluşan geriye kaçış sonucunda ağrı, kaşıntı, zonklama ve kramp gibi şikayetler görülebilmektedir. Ayakta durmaya bağlı tüm insanlarda oluşan venöz basınç artışı,varis yada venöz yetmezliği hastalarında, esnekliği bozuk olan damarlarda genişlemeye yol açmaktadır. İlerleyen yıllar içerisinde kirli kanın bacaklarda birikmesine bağlı ülser yaraları olarak tabir edilen kendiliğinden oluşan yaralarda hastalarda ciddi sorunlara yol açabilmektedir.
Toplardamarların ince ve narin yapısından dolayı varis hastalığında tedavi şekilleri, bozulan ve çapı genişleyen damarın ortadan kaldırılması prensibini esas alarak yıllar içerisinde gelişmeler göstermiştir. İlk zamanlarda dışarıdan yapılan bası ile damarın kendini yenilemesi esasına dayanarak varis çorapları geliştirilmiş fakat yıllar içerisinde bu yöntemin hastalığın tedavisinde tam olarak başarılı olmadığı ortaya çıkmıştır.
Sonraki zamanlarda ise damarın çıkarılması ve ortadan kaldırılması ile yani varis ameliyatları ile hastalığın tedavi edileceği üzerine yoğunlaşılmıştır fakat bu yöntemde hastaların nekahet ve istirahat dönemleri uzun sürmesi sonucunda işgücü kayıpları meydana gelmiştir. eskiyen yöntem olarak kullanılan varis ameliyatında hastalar genel veya spinal (belden uyuşturma) anestezi yöntemleri kullanılarak ameliyat gerçekleştirilmektedir.
Teknolojideki gelişmeler ışığında, hastaların işgücü kaybını azaltan ve istirahat etmeden günlük yaşamlarına dönmelerini sağlayacak yöntemler konusunda çalışmalar yürütülmüştür. İnce damarların tedavisinde kullanılan sklerozan (yakıcı) ilaçların köpük haline getirilerek elde edilen karışımın, kalın damarlarda da başarılı şekilde uygulandığı ve sonuçlarının hastalar açısından yüz güldürücü olduğu görülmüştür.